Toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olan hukuk sistemimizde, ceza infaz hukukunun önemli kurumlarından biri denetimli serbestliktir.
Bu uygulama, hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması ve sosyal hayata uyum sağlamaları amacıyla geliştirilmiş modern bir infaz yöntemidir. Hükümlülerin ailevi bağlarını koruyarak ve sosyal yaşamdan kopmadan cezalarını infaz etmelerine olanak tanıyan denetimli serbestlik, aynı zamanda ceza infaz kurumlarındaki yoğunluğun azaltılmasına da katkı sağlamaktadır.
Bu içeriğimizde, denetimli serbestliğin tanımından başlayarak, şartları, türleri, uygulama esasları ve güncel yasal düzenlemelere kadar tüm detayları ele alacağız.
Denetimli Serbestlik Nedir?
Denetimli serbestlik, yasa tarafından belirlenen deneme süresince, kişinin cezasının sosyal hayat içerisinde infazına olanak sağlayan bir ceza hukuku kurumudur. Bu sistem, hükümlünün öncelikle cezaevine alınmasını, ardından belli koşulların sağlanması halinde tahliye edilerek toplum içinde denetimli olarak gözlemlenmesini öngörür. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesi çerçevesinde düzenlenen bu kurum, hükümlünün ailesiyle bağlarını sürdürebilmesi ve dış dünyayla uyum sağlayabilmesi amacıyla oluşturulmuştur.
Hükümlü, cezasını cezaevinde infaz ederken koşullu salıverilmesine belirli bir süre kala tahliye edilerek, sosyal hayat içerisinde denetim altında tutulmaktadır. Bu süreçte hükümlüye, düzenli imza verme, belirlenen seminerlere katılma ve rehabilitasyon programlarını takip etme gibi çeşitli yükümlülükler yüklenmektedir. Bu yükümlülükler, hükümlünün topluma yeniden kazandırılması sürecinin etkin bir şekilde yönetilmesini sağlamaktadır.
Denetimli serbestlik uygulaması, ceza infaz sistemimizde farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Örneğin, uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle uygulanan denetimli serbestlik, henüz hüküm verilmeden önce başvurulan bir tedbirken, hapis cezasının infazı aşamasında uygulanan denetimli serbestlik ise farklı bir amaca hizmet etmektedir.
Sonuç olarak denetimli serbestlik, modern ceza infaz sistemlerinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş ve hem hükümlünün rehabilitasyonuna hem de toplumsal düzenin korunmasına katkı sağlayan önemli bir kurumdur. Bu sistemin en önemli özelliği, cezalandırmanın yanı sıra ıslah etme ve topluma kazandırma hedeflerini de gözetmesidir.
Denetimli Serbestlik Türleri Nelerdir?
Hukuk sistemimizde denetimli serbestlik, farklı aşamalarda ve çeşitli amaçlarla uygulanabilen kapsamlı bir kurumdur. En yaygın uygulama alanı cezaların infazı sürecinde karşımıza çıksa da, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında da denetimli serbestlik tedbirlerine başvurulabilmektedir.
Ceza yargılaması sürecinde karşılaştığımız denetimli serbestlik türleri şu şekilde karşımıza çıkmaktadır: Adli kontrol tedbiri kapsamındaki denetimli serbestlik, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109/3 maddesi uyarınca uygulanmaktadır. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak uygulanan denetimli serbestlik ise Türk Ceza Kanunu’nun 50/1 maddesinin c, d, e ve f bentlerinde düzenlenmiştir. Hapis cezasının ertelenmesi durumunda da denetimli serbestlik bir yükümlülük olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Özel durumlar için öngörülen denetimli serbestlik türleri de mevcuttur. Örneğin; belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma kapsamında, tedavi ve denetimli serbestlik uygulaması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinde, koşullu salıverilme sonrası dönemde ve etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması durumlarında farklı denetimli serbestlik rejimleri söz konusu olmaktadır.
Çocuklar için özel olarak düzenlenen denetimli serbestlik uygulamaları da bulunmaktadır. Çocukların denetim altına alınması, onların rehabilitasyonu ve topluma kazandırılması açısından özel önem taşımaktadır. Bunun yanında, mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi kapsamında da denetimli serbestlik tedbirleri uygulanabilmektedir.
Adli para cezasına mahkum olanlar için de özel bir denetimli serbestlik uygulaması mevcuttur. Para cezasının ödenmemesi durumunda, hükümlü kamuya yararlı bir işte çalıştırılmak suretiyle bu yaptırıma tabi tutulabilmektedir.
Denetimli serbestlik sistemi, ceza adalet sistemimizin farklı aşamalarında ve farklı amaçlarla başvurulan çok yönlü bir kurumdur. Her bir türün kendine özgü uygulama esasları ve şartları bulunmaktadır. Bu çeşitlilik, ceza adalet sisteminin bireyselleştirilmesi ve etkin bir şekilde işlemesi açısından büyük önem taşımaktadır. Peki denetimli serbestlikten yararlanabilmek için hangi şartların sağlanması gerekiyor? En kritik konulardan biri olan şartlara daha yakından bakmak gerekir.
Denetimli Serbestlik Şartları
Denetimli serbestlik sisteminden yararlanabilmek için belirli yasal şartların sağlanması gerekmektedir. 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesi, bu şartları açık bir şekilde düzenlemiştir. Her hükümlünün doğrudan yararlanamayacağı bu sistemden faydalanabilmek için aranan şartlar, titizlikle değerlendirilmesi gereken kriterler içermektedir.
Öncelikle hükümlünün açık ceza infaz kurumunda bulunması veya açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını taşıması gerekmektedir. Bu temel şart, hükümlünün cezaevi sürecindeki uyumunu ve davranışlarını değerlendiren önemli bir kriterdir. Açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkını kazanmış olmasına rağmen, yer yokluğu gibi kendisinden kaynaklanmayan sebeplerle kapalı cezaevinde bulunan hükümlüler de bu haktan yararlanabilmektedir.
İyi hal şartı, denetimli serbestlikten yararlanmak için aranan bir diğer önemli kriterdir. Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından hazırlanan değerlendirme raporu ile tespit edilen iyi hal durumu, hükümlünün cezaevi sürecindeki tutum ve davranışlarını, kurallara uyumunu, diğer hükümlü ve personelle ilişkilerini kapsamlı şekilde ele almaktadır.
Koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalmış olması şartı da önemli kriterlerden biridir. Ancak bazı özel durumlar için bu süre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin, 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlüler için bu süre iki yıl olarak uygulanmaktadır. Ağır hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen hükümlüler için ise bu süre üç yıla kadar uzayabilmektedir.
Hükümlünün denetimli serbestlikten yararlanma talebi de olmazsa olmaz şartlardandır. Bu talep olmadan, kendiliğinden bir uygulama söz konusu değildir. Hükümlü, infaz hakimliğine yazılı başvuruda bulunarak bu talebini iletmelidir. İnfaz hakimi, talebi değerlendirirken İdare ve Gözlem Kurulu’nun hazırladığı raporu da göz önünde bulundurmaktadır.
Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle hapis cezasına çevrilmiş cezalar için denetimli serbestlik uygulanamamaktadır. Bu önemli istisna, 5275 sayılı kanunun 105/A maddesinin 4. fıkrasında açıkça düzenlenmiştir.
Denetimli serbestlik şartları, hükümlünün hem cezaevi sürecindeki performansını hem de topluma yeniden kazandırılma potansiyelini değerlendiren kapsamlı kriterler içermektedir. Bu şartların her biri, sistemin amacına uygun şekilde işlemesi için özenle belirlenmiştir. O halde denetimli serbestlik kapsamında hükümlülere hangi yükümlülükler getirilmektedir?
Denetimli Serbestlikte Uygulanan Hükümler
Denetimli serbestlik sisteminde, hükümlülerin topluma uyumunu ve rehabilitasyonunu sağlamak amacıyla çeşitli hükümler uygulanmaktadır. Bu hükümler, 5275 sayılı kanunun 105/A maddesinin 5. fıkrası kapsamında düzenlenmiş olup, hükümlünün koşullu salıverilme tarihine kadar uyması gereken kuralları belirlemektedir.
Denetimli serbestlik müdürlüğü, hükümlü için bir veya birden fazla yükümlülük belirleme yetkisine sahiptir. Öncelikle hükümlü, kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılabilir. Bu uygulama, halihazırda bir işte çalışan hükümlüler için tercih edilmemektedir. Bunun yanında hükümlünün belirli bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında tutulması da mümkündür.
Bazı durumlarda hükümlünün belirli yerlere gitmesi yasaklanabilmektedir. Bu yasak, hükümlünün risk durumu ve işlediği suçun niteliği göz önünde bulundurularak belirlenir. Ayrıca hükümlünün eğitim ve iyileştirme programlarına katılması da zorunlu tutulabilmektedir.
Denetimli serbestlik müdürlüğü, hükümlünün risk ve ihtiyaçlarını değerlendirerek bu yükümlülüklerde değişiklik yapabilir. Özellikle uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı nedeniyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanan kişiler için tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılım zorunlu tutulmaktadır.
Hükümlü, yükümlülüklerinin yanı sıra birtakım temel kurallara da uymak zorundadır. Yapılan çağrılara ve hazırlanan denetim planına uyma zorunluluğu, denetimli serbestlik personelinin uyarı ve önerilerini dikkate alma yükümlülüğü bunlar arasındadır. Yerleşim yeri değişikliği durumunda bu değişikliği müdürlüğe bildirmek de hükümlünün sorumlulukları arasındadır.
Bu kapsamlı hükümler sistemi, modern infaz hukukunun temel prensipleriyle uyumlu bir yapı sergilemektedir. Her bir hüküm, hükümlünün topluma yeniden kazandırılması hedefine hizmet etmekte ve rehabilitasyon sürecini desteklemektedir. Bu noktada kritik bir soru akla gelmektedir; bu hükümlere uyulmazsa ne gibi yaptırımlarla karşılaşılır?
Denetimli Serbestliğin İhlalinin Sonuçları
Denetimli serbestlik sisteminde, hükümlünün kendisine yüklenen yükümlülüklere uymaması ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Hükümlü, tahliye edilirken bu kurallara uyacağını taahhüt ettiği için, ihlal durumunda yararlandığı infaz şekli ortadan kalkmaktadır.
Denetimli serbestlik ihlali çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Hükümlünün tahliye olduktan sonra beş gün içinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne başvurmaması önemli bir ihlal nedenidir. Bu süre, ceza infaz kurumundan ayrıldığı günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Özellikle belirtmek gerekir ki, bu beş günlük süre iş günü değil, takvim günü olarak hesaplanmaktadır.
Hükümlünün programa ve yükümlülüklere uymamakta ısrar etmesi de bir diğer ihlal nedenidir. Uygulamada, belirlenen programa veya yükümlülüklere üç kez riayet edilmemesi “ısrar” olarak kabul edilmektedir. Örneğin, hükümlünün bir kez imza atmadığı, bir kez görüşmeye gitmediği ve bir seminere katılmadığı durumlarda, toplamda üç ihlal gerçekleşmiş sayılmaktadır.
İhlal durumunda izlenecek prosedür kanunda açıkça belirtilmiştir. Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün talebi üzerine, hükümlünün koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine, denetimli serbestlik müdürlüğünün bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilir.
Dikkat çeken bir diğer husus, hükümlünün kendi isteğiyle de denetimli serbestlik hakkından vazgeçebilmesidir. Bu durumda özel bir gerekçe göstermeye gerek olmaksızın, hükümlü açık ceza infaz kurumuna geri gönderilir ve cezasının infazına burada devam edilir.
Hukuk sistemimiz, infaz sürecinde dinamik ve adil bir yapı kurmayı hedeflemektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, denetimli serbestliğin ihlali durumunda uygulanan yaptırımlar caydırıcı olmakla birlikte, ıslah edici niteliğini de korumaktadır. Tabi tüm bu caydırıcılığa rağmen denetimli serbestlik sürecinde yeni bir suç işlenmesi mümkündür ve bu durumda da belirli hükümler vardır.
Denetimli Serbestlikte Suç İşlenmesi
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanırken yeni bir suç işlenmesi durumu, infaz hukukumuzda özel olarak düzenlenmiş hassas bir konudur. Bu durum, 5275 sayılı kanunun 105/A maddesinin 7. fıkrasında ayrıntılı biçimde ele alınmıştır.
Hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başladıktan sonra, cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği iddiasıyla kamu davası açılması halinde önemli sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu durumda denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hakimi tarafından hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebilir.
Kamu davası sonucunda verilen karar, hükümlünün denetimli serbestlik sürecini doğrudan etkilemektedir. Beraat kararı verilmesi, ceza verilmesine yer olmadığı kararı, davanın reddi veya düşme kararı çıkması durumunda, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hakimi tarafından karar verilir.
Üzerinde özellikle durulması gereken bir nokta, yeni suç isnadının mutlaka kasıtlı bir suça ilişkin olması ve bu suçun cezasının alt sınırının bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektirmesi gerektiğidir. Bu şartlardan birinin eksik olması halinde, hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbirinin devamına karar verilir.
İnfaz hakiminin bu konudaki takdir yetkisi dikkat çekicidir. Kanun, “karar verilebilir” ifadesini kullanarak, hakime takdir yetkisi tanımıştır. Hakim her olayın özelliğine göre, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilip gönderilmeyeceğine karar verebilmektedir.
İnfaz hukuku, toplumsal düzenin korunması ile hükümlünün rehabilitasyonu arasında hassas bir denge kurmayı amaçlamaktadır. Bu dengenin en belirgin şekilde gözetildiği alanlardan biri de denetimli serbestlik sürecinde işlenen suçlara ilişkin düzenlemelerdir.
Denetimli Serbestlikte Elektronik Kelepçe Takılması
Elektronik kelepçe uygulaması, modern infaz sistemlerinde denetimin etkinliğini artıran teknolojik bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Denetimli Serbestlik Yönetmeliği’nin 105. maddesi kapsamında düzenlenen bu uygulama, hükümlülerin belirlenen sınırlar içinde kalmasını sağlayan önemli bir kontrol mekanizmasıdır.
Uygulama sürecinde öncelikle hükümlünün yaşadığı ev veya evin çevresinde serbestçe hareket edebileceği alanlar belirlenir. Bu alanların tespitinden sonra hükümlünün ayağına elektronik kelepçe takılır. Sistem, modern teknolojinin tüm imkanlarından yararlanarak 7/24 kesintisiz izleme yapabilme özelliğine sahiptir.
Elektronik kelepçenin çalışma prensibi oldukça hassastır. Kelepçe açıldığında veya hükümlü belirlenen alanın dışına çıktığında sistem otomatik olarak alarm vermektedir. Bu durum anında tespit edilmekte ve gerekli müdahale yapılabilmektedir. Kelepçenin açılması veya belirlenen alanın dışına çıkılması, denetimli serbestliğin ihlali olarak değerlendirilir.
Elektronik kelepçe takılması kararı verilirken hükümlünün risk durumu, işlediği suçun niteliği ve kişisel özellikleri göz önünde bulundurulur. Özellikle yüksek risk grubunda değerlendirilen hükümlüler için bu tedbire başvurulması daha sık görülmektedir.
Elektronik kelepçeyi açarak yükümlülüğünü ihlal eden kişinin, kalan cezasını ceza infaz kurumunda çekmesi gerekir. Bu durumda hükümlü, denetimli serbestlik hakkını kaybeder ve cezasının geri kalan kısmını kapalı ceza infaz kurumunda tamamlar.
Teknolojinin infaz hukukunda etkin kullanımına örnek teşkil eden elektronik kelepçe uygulaması, hem toplum güvenliğinin sağlanması hem de hükümlünün rehabilitasyonu açısından dengeli bir çözüm sunmaktadır. Bir sonraki konumuzda, denetimli serbestlikte adli para cezasının nasıl uygulandığını ve hangi özel durumların söz konusu olduğunu inceleyeceğiz.
Denetimli Serbestlikte Adli Para Cezası
Adli para cezaları ile denetimli serbestlik arasındaki ilişki, infaz hukukunda özel olarak düzenlenmiş bir konudur. 5275 sayılı kanunun 105/A maddesinin 4. fıkrası, bu alandaki temel düzenlemeyi içermektedir.
Adli para cezasının ödenmemesi durumunda, sistem kademeli bir yaklaşım benimsemektedir. Öncelikle hükümlü, kamuya yararlı bir işte çalışmaya davet edilir. Bu aşamada hükümlüye bir fırsat tanınmakta, para cezasını farklı bir yöntemle ödemesine imkan sağlanmaktadır. Ancak hükümlünün kamuya yararlı işte çalışma şartını da yerine getirmemesi halinde, adli para cezası hapis cezasına çevrilir.
Para cezasının hapis cezasına çevrilmesi durumunda ortaya çıkan önemli bir sonuç vardır: Hükümlü hakkında denetimli serbestlik kanunu hükümleri uygulanamaz. Bu düzenlemenin temelinde, denetimli serbestliğin yalnızca doğrudan verilen hapis cezaları için uygulanabilecek bir kurum olması yatmaktadır.
Altını çizmemiz gereken nokta; adli para cezaları için koşullu salıverilme biçimi olan denetimli serbestlik uygulanamaz. Aynı hükümde hem adli para cezası hem de hapis cezası varsa, adli para cezası mutlaka ödenmelidir. Hapis cezası için ise denetimli serbestlik hükümleri uygulanabilir.
Adli para cezasına ilişkin bu düzenlemeler, hem cezanın caydırıcılığını korumayı hem de hükümlüye alternatif infaz yöntemleri sunmayı amaçlamaktadır. İnfaz sistemimiz içinde kendine özgü bir yeri olan bu uygulama, modern ceza adalet sisteminin temel ilkeleriyle uyum içindedir. Peki denetimli serbestlik ve adli sicil kaydı arasındaki ilişki nasıl düzenlenmiştir?
Denetimli Serbestlik ve Adli Sicil Kaydı
Adli sicil kaydı, kişilerin sabıka geçmişini gösteren resmi bir kayıt sistemidir. Denetimli serbestlik uygulaması da bu sistemde önemli bir yer tutmaktadır. Adli sicil kaydında yer alan bilgiler, cezanın infazı ve belli koşulların oluşması halinde silinebilmektedir.
Denetimli serbestlik yasası uygulaması, adli sicil kaydına detaylı şekilde işlenmektedir. Bu kayıtlarda hükümlünün ne zaman tahliye edildiği, denetimli serbestlik sürecinin başlangıç ve bitiş tarihleri, cezanın ne zaman infaz edildiği gibi önemli bilgiler yer almaktadır. Bu bilgiler, kişinin ceza infaz geçmişinin takibi açısından büyük önem taşımaktadır.
Özel sektör işverenleri veya kamu kurumları tarafından talep edilebilen adli sicil kaydında, denetimli serbestlik sürecine ilişkin bilgilerin yer alması, kişinin iş yaşamını da etkileyebilmektedir. Ancak bu kayıtlar, Adli Sicil Kanunu’nda belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde silinebilmektedir.
Denetimli serbestlik sürecinin olumlu veya olumsuz sonuçlanması da adli sicil kaydına işlenmektedir. Örneğin, denetimli serbestlik şartlarının ihlal edilmesi ve kişinin yeniden ceza infaz kurumuna dönmesi durumu kayıtlarda yer alır. Bu bilgiler, ileride kişinin benzer haklardan yararlanma talebinde bulunması halinde değerlendirmeye alınır.
Modern hukuk sistemleri, bireylerin topluma yeniden kazandırılması hedefini gözetmektedir. Adli sicil kaydının belirli şartlar altında silinebilmesi de bu amaca hizmet etmektedir. Denetimli serbestliğe ilişkin kayıtların da bu kapsamda değerlendirilmesi, kişilerin toplumsal yaşama tam anlamıyla katılabilmelerine olanak sağlamaktadır. Şimdi de denetimli serbestlik kararının değiştirilmesi veya kaldırılması konusunu ele alarak, bu önemli hukuki sürecin detaylarını inceleyelim.
Denetimli Serbestlik Kararının Değiştirilmesi veya Kaldırılması
Denetimli serbestlik kararı, değişen koşullar ve ihtiyaçlar doğrultusunda gözden geçirilebilen dinamik bir yapıya sahiptir. 5275 sayılı kanun ve Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği, bu değişiklik ve kaldırma sürecini belirli kurallara bağlamıştır.
Kararın değiştirilmesi veya kaldırılması için bazı özel durumların varlığı gerekmektedir. Hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yükümlülüklerini yerine getirememesi, kararın infazının imkansız hale gelmesi, hükümlünün tutuklanması veya başka bir suçtan hapis cezasının infazına başlanması gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir. Ayrıca hükümlünün askere alınması da kararın değiştirilmesini gerektirebilecek nedenler arasındadır.
İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonu, vaka sorumlusunun önerisi üzerine yargı merciinden denetimli serbestlik kararının değiştirilmesini, kaldırılmasını veya uygun olan başka bir karar verilmesini talep edebilir. Bu süreçte hükümlünün durumu bütün yönleriyle değerlendirilir ve en uygun çözüm yolu belirlenir.
Özellikle dikkat çeken bir düzenleme, hapis cezasından daha ağır sonuçlar doğurması durumunda kararın değiştirilebilmesidir. Bu düzenleme, ceza infaz sisteminin orantılılık ilkesine verdiği önemi göstermektedir. Ayrıca tedbirden beklenen yararın elde edilmesi durumunda da kararın kaldırılması söz konusu olabilir.
Kararın değiştirilmesi veya durdurulması halinde izlenecek süreç de yönetmelikte açıkça belirtilmiştir. Örneğin; yükümlülüğün yerine getirilmesi durdurulduğunda, hükümlü denetim süresi içinde serbest bırakılır veya askerlik hizmeti sona ererse yükümlülüğün yerine getirilmesine devam edilir.
Uyuşturucu Suçlarına Özel Denetimli Serbestlik Var Mıdır?
Uyuşturucu madde suçlarına ilişkin denetimli serbestlik uygulaması, diğer suçlardan farklı özellikler taşımaktadır. 28 Mart 2023 tarihinde yapılan yasal düzenleme ile Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ya da kullanmak suçundan hükümlü olanlar için özel bir denetimli serbestlik rejimi öngörülmüştür.
Bu kapsamdaki hükümlüler, standart denetimli serbestlik yükümlülüklerinin yanı sıra tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılmak zorundadır. Bu zorunluluk, 5275 sayılı kanunun 105/A maddesine eklenen özel hükümle düzenlenmiştir. Tedavi ve rehabilitasyon sürecinin başarısı, denetimli serbestliğin devamı açısından belirleyici olmaktadır.
Denetimli Serbestlik Müdürlüğü, uyuşturucu madde kullanan hükümlüler için özel bir denetim planı hazırlar. Bu planda düzenli idrar testleri, bağımlılık tedavisi için hastane randevuları ve grup terapileri gibi özel yükümlülükler yer alabilir. İdrar testinin pozitif çıkması durumunda, bu durum yükümlülüklerin ihlali olarak değerlendirilir ve gerekli yaptırımlar uygulanır.
Bağımlılıkla mücadele kapsamında uygulanan bu özel denetimli serbestlik rejimi, hem tedavi edici hem de önleyici bir nitelik taşımaktadır. Sağlık kuruluşlarıyla koordineli yürütülen bu süreçte, hükümlünün madde bağımlılığından kurtulması ve topluma yeniden kazandırılması hedeflenmektedir.
Bu özel uygulamanın başarısı, hükümlünün tedavi sürecine göstereceği uyum ve işbirliğine bağlıdır. Gelişmiş ülkelerdeki benzer uygulamalardan esinlenerek oluşturulan bu sistem, bağımlılıkla mücadelede önemli bir araç olarak değerlendirilmektedir.
5 Yıl Denetimli Serbestlik Nedir?
5275 sayılı kanunun geçici 10. maddesi kapsamında düzenlenen 5 yıllık denetimli serbestlik uygulaması, özellikle Covid-19 salgını döneminde ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirilmiş özel bir infaz rejimidir. Bu düzenleme, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla cezaevinde bulunan hükümlüleri kapsamaktadır.
Düzenlemenin temel özelliği, Covid-19 salgını nedeniyle izinde bulunan ve denetimli serbestliğe ayrılmalarına 5 yıl veya daha az süre kalan hükümlülerin, cezaevine geri dönmeden kalan cezalarını denetimli serbestlik tedbiri altında infaz edebilmeleridir. Bu karar, hükümlünün talebi aranmaksızın infaz hakimi tarafından verilebilmektedir.
Uygulamanın kapsamı dışında tutulan bazı suçlar bulunmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar bu istisnalar arasındadır.
İzinden dönecek hükümlüler ile haklarında denetimli serbestlik kararı verilecek hükümlülere ilişkin hususlar, Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde duyurulmaktadır. Bu şeffaf bilgilendirme süreci, uygulamanın sağlıklı işleyişi açısından önem taşımaktadır.
Kısaca infaz hukukumuzda istisnai bir düzenleme olarak karşımıza çıkan 5 yıllık denetimli serbestlik uygulaması, pandemi döneminin olağanüstü koşullarına uygun bir çözüm sunmaktadır.
Denetimli Serbestlik Kararı Nasıl Sorgulanır?
Denetimli serbestlik kararının sorgulanması, hem hükümlüler hem de yakınları için önem taşıyan pratik bir konudur. Bu sorgulama süreci, teknolojik imkanlar ve hukuki prosedürler çerçevesinde belirli yöntemlerle gerçekleştirilmektedir.
Hükümlüler ve yakınları, denetimli serbestlik kararını birkaç farklı yöntemle sorgulayabilmektedir. İlk ve en yaygın yöntem, e-Devlet sistemi üzerinden yapılan sorgulamadır. E-Devlet’in “Denetimli Serbestlik Sorgulama” hizmeti ile denetimli serbestlik kararları ve süreçleri takip edilebilir.
Adliye binalarında bulunan Denetimli Serbestlik Müdürlükleri de sorgulama için başvurulabilecek birimlerdir. Hükümlü veya kanuni temsilcisi, bu müdürlüklere bizzat başvurarak dosya durumu hakkında bilgi alabilir. Başvuru sırasında kimlik belgesi ibrazı zorunludur.
Avukatlar, vekalet ilişkisi bulunan müvekkilleri için UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden sorgulama yapabilmektedir. Bu sistem, avukatlara dosyanın tüm aşamalarını detaylı olarak görme imkanı sunmaktadır.
Sorgulama sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır. Kişisel verilerin korunması açısından, sadece ilgili kişi veya yasal temsilcisi sorgulama yapabilir. Ayrıca sorgulama sonuçlarının gizliliği ve bu bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılmaması konusunda hassasiyet gösterilmelidir.
Denetimli Serbestlikte Dosyanın Kapanması Ne Demektir?
Denetimli serbestlikte dosyanın kapanması, hukuki sürecin sonlandığını gösteren önemli bir aşamadır. Bu süreç, farklı nedenlerle ve farklı sonuçlarla gerçekleşebilmektedir.
Dosya kapanmasının en olumlu şekli, hükümlünün denetimli serbestlik sürecini başarıyla tamamlamasıdır. Bu durumda yükümlü, kendisine verilen tüm görevleri yerine getirmiş ve denetim süresini sorunsuz tamamlamış demektir. Denetimli serbestlik müdürlüğü, bu durumu bir raporla tespit eder ve dosyanın kapatılmasına karar verir.
Dosya kapanması olumsuz şekilde de gerçekleşebilir. Hükümlünün yükümlülüklerini yerine getirmemekte ısrar etmesi, belirlenen kurallara uymaması veya yeni bir suç işlemesi durumunda da dosya kapatılır. Ancak bu durumda hükümlü, kalan cezasını çekmek üzere ceza infaz kurumuna gönderilir.
Bazı özel durumlar da dosyanın kapanmasına neden olabilir. Örneğin; hükümlünün vefatı halinde dosya kapatılır. Ayrıca hükümlünün başka bir suçtan tutuklanması veya mahkum olması durumunda da denetimli serbestlik dosyası kapatılarak, yeni duruma göre infaz işlemleri yürütülür.
Özetle; dosyanın kapanması kararı, mutlaka gerekçeli olmalıdır. Bu karar, hükümlüye tebliğ edilir ve karara karşı itiraz yolu açıktır. Denetimli serbestlik sisteminde önemli bir yere sahip olan bu süreç, adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmektedir.
Denetimli Serbestlikten Kaç Kere Yararlanılabilir?
Denetimli serbestlikten yararlanma sayısı konusu, infaz hukukumuzda özellikle tartışılan bir alandır. Yargıtay’ın bu konudaki kararları ve mevcut yasal düzenlemeler, konuya açıklık getirmektedir.
Kanunda, hükümlünün denetimli serbestlikten yararlanma sayısını sınırlayan açık bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/12923 sayılı kararında da belirtildiği üzere, hükümlü daha önce denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasını infaz etmiş ve bu infaz usulü için kanunda öngörülen azami sürenin tamamını kullanmış olsa bile, koşullu salıverildikten sonra infaza verilen başka cezalarının infazı için tekrar ceza infaz kurumuna alındığında, bu cezaları yönünden de koşulları oluştuğu takdirde denetimli serbestlikten yararlanabilir.
Ancak burada önemli bir ayrıntı söz konusudur. Hükümlü aynı infaz döneminde yalnızca bir kez denetimli serbestlik yasası uygulamasından yararlanabilir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2015/6313 sayılı kararında vurgulandığı üzere, hükümlü daha önce yasa kapsamında tedbirden belli bir süre yararlandıktan sonra, denetim süresi içinde kesinleşen mahkumiyeti nedeniyle ikinci kez bir yıllık erken koşullu salıverilme süresi talep edemez.
Cezaların toplanması durumunda da özel bir uygulama söz konusudur. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2014/7852 sayılı kararında belirtildiği gibi, hükümlünün aynı mahkeme kararıyla hem hapis cezasına hem de adli para cezasına mahkum olması halinde, cezaların sıraya konularak infazı gerekir ve her ceza için ayrı ayrı denetimli serbestlikten yararlanılamaz.
Denetimli Serbestlikte Şehir veya Ülke Değiştirmek Mümkün Müdür?
Denetimli serbestlik sürecinde şehir veya ülke değiştirme talebi, hükümlülerin sıkça karşılaştığı durumlardan biridir. Bu konudaki düzenlemeler, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında ele alınmaktadır.
Hükümlünün başka bir şehre nakil talebi, belirli prosedürler çerçevesinde değerlendirilir. Öncelikle bu talebin yazılı olarak ve gerekçesiyle birlikte Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne iletilmesi gerekir. Nakil talebinin değerlendirilmesinde, hükümlünün iş, eğitim, sağlık veya ailevi durumları gibi mazeretler dikkate alınır.
Yurt dışına çıkış konusu ise daha sıkı kurallara tabidir. Denetimli serbestlik yasası, yalnızca Türkiye sınırları içerisinde uygulanabilen bir sistemdir. Konsolosluklar aracılığıyla imza veya benzeri yükümlülüklerin yerine getirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, uzun süreli yurt dışı seyahatleri genellikle kabul edilmemektedir.
Kısa süreli ve zorunlu yurt dışı seyahatleri için özel izin prosedürü uygulanır. Bu izinler, hükümlünün talebi üzerine infaz hakimi tarafından değerlendirilir. İzin talebinin kabulü için seyahatin zorunluluğunun belgelenmesi ve denetimli serbestlik programını aksatmayacak nitelikte olması gerekir.
Denetimli Serbestlik Müdürlüğü, nakil talepleri konusunda bir değerlendirme raporu hazırlar. Bu raporda, hükümlünün uyum durumu, risk değerlendirmesi ve nakil gerekçesinin yerindeliği gibi faktörler incelenir. Denetimli serbestliğin temel amacı olan topluma kazandırma hedefine uygun nakil talepleri, genellikle olumlu karşılanmaktadır.
Denetimli Serbestlikte İmza Atılmaması Halinde Ne Olur?
İmza yükümlülüğü, denetimli serbestlik sisteminin temel kontrol mekanizmalarından biridir. İmza atılmaması durumu, 5275 sayılı kanun ve Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği çerçevesinde önemli sonuçlar doğurmaktadır.
Hükümlünün imza yükümlülüğünü ihlali, basit bir idari ihlalden öte, denetimli serbestlik tedbirinin etkinliğini doğrudan etkileyen bir durumdur. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, bir yıl içinde imza yükümlülüğünü kasıtlı ve mazeretsiz olarak üç kez ihlal eden hükümlünün denetimli serbestlik tedbiri kaldırılabilir.
İmza ihlalinin değerlendirilmesinde, hükümlünün mazeretleri dikkate alınır. Örneğin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/13540 sayılı kararında belirtildiği üzere, polis memurunun yanlış yönlendirmesi nedeniyle imza atmayan hükümlünün bu davranışı ihlal olarak değerlendirilmemiştir. Benzer şekilde, hastalık, kaza gibi mücbir sebeplerin varlığı halinde de ihlal değerlendirmesi bu durumlar gözetilerek yapılır.
İmza ihlali durumunda izlenen prosedür kademeli bir yapıya sahiptir. İlk ihlalde hükümlüye yazılı uyarı yapılır. İkinci ihlalde, hükümlü müdürlüğe davet edilerek yükümlülükleri hatırlatılır ve ihlalin sonuçları konusunda bilgilendirilir. Üçüncü ihlal durumunda ise denetimli serbestlik müdürlüğü, infaz hakimliğinden hükümlünün açık ceza infaz kurumuna iadesini talep edebilir.
Denetimli Serbestlikte İdrar Testi Pozitif Çıkarsa Ne Olur?
İdrar testinin pozitif çıkması, denetimli serbestlik sürecinde özellikle uyuşturucu madde suçlarından hüküm giyenler için kritik bir durumdur. Bu durum, 5275 sayılı kanun ve ilgili yönetmelik hükümleri çerçevesinde özel bir değerlendirmeye tabi tutulur.
İdrar testinin pozitif çıkması durumunda öncelikle numune, kesin sonuç için laboratuvar ortamında detaylı analize tabi tutulur. Bu analiz sonucunun da pozitif çıkması halinde, hükümlü hakkında bir değerlendirme süreci başlatılır. Bu süreçte, hükümlünün tedavi programına uyumu, denetimli serbestlik sürecindeki genel davranışları ve ihlal geçmişi gibi faktörler göz önünde bulundurulur.
Denetimli Serbestlik Müdürlüğü, pozitif test sonucunu bir yükümlülük ihlali olarak değerlendirir. Yönetmelik hükümleri gereğince, hükümlüye yazılı uyarı yapılır ve tedavi programına katılımı zorunlu tutulur. Ancak, tekrarlayan pozitif test sonuçları veya tedavi programına uyumsuzluk durumunda, infaz hakimliğinden hükümlünün açık ceza infaz kurumuna iadesi talep edilebilir.
Uyuşturucu madde kullanımının tespiti, sadece bir ihlal olarak değil, aynı zamanda bir sağlık sorunu olarak da ele alınmaktadır. Bu nedenle, hükümlünün bağımlılık tedavisi görmesi için sağlık kuruluşlarına yönlendirilmesi söz konusu olabilir. Tedaviye uyum gösteren ve rehabilitasyon sürecini başarıyla sürdüren hükümlüler için denetimli serbestlik tedbiri devam ettirilebilir.
Denetimli Serbestlik Bittikten Sonra Ne Yapılmalı?
Denetimli serbestlik sürecinin tamamlanması, hükümlü için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu aşamada yapılması gereken bazı hukuki işlemler ve dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır.
Denetimli serbestlik süresi sona eren hükümlü, öncelikle bağlı bulunduğu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne başvurarak infaz dosyasının kapatılması işlemlerini başlatmalıdır. Müdürlük, hükümlünün denetim sürecini başarıyla tamamladığına dair bir rapor hazırlar ve bu raporu infaz hakimliğine sunar.
Koşullu salıverilme kararı için denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, 5275 sayılı kanunun 107 ve 108. maddeleri uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir. Mahkeme, bu rapor doğrultusunda hükümlünün koşullu salıverilmesine karar verebilir.
Denetimli serbestlik sonrası dönemde, hükümlünün adli sicil kaydının düzeltilmesi için gerekli başvuruları yapması önemlidir. Cezanın tamamen infaz edildiğine dair belgelerin temin edilmesi ve saklanması, ileride ortaya çıkabilecek hukuki işlemler için faydalı olacaktır.
Koşullu Salıverilme ve Denetimli Serbestlik Arasındaki Fark Nedir?
Koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik, infaz hukukumuzda sıklıkla karıştırılan iki farklı kurumdur. Her iki kurumun da amacı hükümlünün topluma kazandırılması olmakla birlikte, işleyişleri ve hukuki nitelikleri farklılık göstermektedir.
Koşullu salıverilme, cezanın belirli bir kısmını ceza infaz kurumunda geçiren “iyi halli” hükümlünün, cezasının geri kalan kısmını toplum içinde geçirmesini sağlayan bir infaz kurumudur. 5275 sayılı kanunun 107. maddesi uyarınca düzenlenen bu kurum, hükümlünün cezasının kanunda öngörülen belirli bir oranını infaz kurumunda geçirmesi şartıyla uygulanır.
Denetimli serbestlik ise koşullu salıverilme tarihinden belirli bir süre önce uygulanabilen, hükümlünün toplum içinde denetim ve gözetim altında tutulduğu bir infaz rejimidir. 105/A maddesi kapsamında düzenlenen bu kurumda, hükümlü belirli yükümlülüklere tabi tutulur ve bu yükümlülüklere uyumu sürekli denetlenir.
İki kurum arasındaki temel farklar şöyle sıralanabilir: Koşullu salıverilmede hükümlü sadece belirli aralıklarla denetlenirken, denetimli serbestlikte sürekli ve aktif bir denetim söz konusudur. Koşullu salıverilme daha uzun bir süreyi kapsarken, denetimli serbestlik genellikle bir yıllık bir süreyi kapsar. Ayrıca denetimli serbestlikte hükümlüye yüklenen yükümlülükler daha kapsamlı ve yoğundur.
Bu iki kurumun birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu da vurgulamak gerekir. Modern infaz sistemlerinin vazgeçilmez unsurları olan bu kurumlar, hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması hedefine hizmet etmektedir.
Özetle;
Denetimli serbestlik, modern ceza infaz sistemimizin en önemli kurumlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sistem, hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması hedefini gözeterek, hem rehabilitasyon hem de denetim mekanizmalarını içeren kapsamlı bir yapı sunmaktadır.
Denetimli serbestlik sadece bir infaz yöntemi değil, aynı zamanda toplumsal uyumu ve güvenliği sağlamayı amaçlayan bütüncül bir yaklaşımdır. Sistemin başarısı, hükümlülerin yükümlülüklere uyumu kadar, infaz kurumlarının etkin denetimi ve toplumun desteğine de bağlıdır.
Yasal düzenlemeler ve uygulama esasları, sürekli gelişen ve güncellenen bir yapı içinde şekillenmektedir. Özellikle elektronik kelepçe uygulaması, özel suç türlerine yönelik tedbirler ve pandemi döneminde getirilen yeni düzenlemeler, sistemin dinamik yapısını göstermektedir.
Son olarak belirtmek gerekir ki, denetimli serbestlik sisteminden yararlanmak isteyen hükümlülerin, haklarını ve yükümlülüklerini iyi bilmeleri, sürecin sağlıklı işleyişi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte yaşanabilecek hak kayıplarını önlemek için, gerektiğinde mutlaka hukuki destek alınmalıdır.
Not: Bu içerik bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup, hak kaybına uğramamak için Ceza Avukatı Bedir Yeniay’dan hukuki destek alabilirsiniz.