Yargılamada hakimlerin yanında, uzman kişilerin de rol oynaması, mesleği hukuk olan hakimin özel uzmanlık gerektiren konulardaki bilgi eksikliğini gidermeye yönelik bir anlayıştır. Uyuşmazlıkları çözümlemekle görevli bulunan bir hakimin, örneğin tıp, mühendislik, mimarlık, muhasebe, gümrük gibi uzmanlığı gerektiren konularda uzman kişilerin bilgisine ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. Çünkü bir hakimin hukuk bilgisi dışında diğer konularda da uzmanlık düzeyinde yeterli bilgi sahibi olabilmesi imkansız denilebilecek kadar güçtür. Genel olarak kabul edilen bir tanıma göre, bilirkişi hakimin maddi olayların takdirinde, özel ve teknik bilgi ve görüşüne başvurulan üçüncü kişidir. TDK Sözlüğünde; “1. Belirli bir konudan iyi anlayan ve bir anlaşmazlığı çözümlemek için kendisine başvurulan kimse, uzman, ehlihibre, ehlivukuf, eksper. 2. Çözümlenmesi özel veya bilimsel bilgiye dayanan konularda oyuna veya düşüncesine başvurulan kimse, ehlihibre, ehlivukuf.” olarak tanımlanan bu kavram, “Çözümü özel bilgi ve tekniğe bağlı konularda mahkemelerin başvurduğu ihtisas sahibi kimselerdir. (Ehlivukuf, ehlihibre)” şeklinde de açıklanabilir.

Bu çalışmamızda Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bilirkişi müessesesi ile ilgili olarak yer alan hükümler şahsi görüşlerimiz ile birlikte değerlendirilecektir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 63’üncü maddesine göre çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcinin istemi üzerine karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Ancak aynı maddeye göre hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemeyeceği de düzenlenmiştir. Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hakim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bilirkişi kullanılmasına yönelik yetkileri kullanabilir.

Bilirkişi olarak atanabilecekler

CMK’nun 64’üncü maddesine göre;

Bilirkişiler, il adli yargı adalet komisyonları tarafından her yıl düzenlenen bir listede yer alan gerçek veya tüzel kişiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hakimler, yalnız bulundukları il bakımından yapılmış listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de bilirkişi seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine veya listelerde yer verilenlerin çıkarılmalarına ilişkin esas ve usuller, yönetmelikte gösterilir.

Atama kararında, gerekçesi de gösterilmek suretiyle, birinci fıkrada belirtilen listelere girmeyenler arasından da bilirkişi seçilebilir.

Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmi bilirkişiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar.

Bilirkişi olarak atanan bir tüzel kişi ise, kendisi adına incelemeyi yapacak gerçek kişi veya kişilerin isimlerini, bilirkişi atayacak yargı merciinin onayına sunar.

Listelere kaydedilen bilirkişiler, il adli yargı adalet komisyonu huzurunda “Görevimi adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.” sözlerini tekrarlayarak yemin ederler. Bu bilirkişilere görevlendirildikleri her işte yeniden yemin verilmez.

Listelerde yer almamış bilirkişiler, görevlendirildiklerinde kendilerini atamış olan merci huzurunda yukarıdaki fıkrada öngörülen biçimde yemin ederler. Yeminin yapıldığına ilişkin tutanak hakim veya Cumhuriyet savcısı, zabıt katibi ve bilirkişi tarafından imzalanır.

Engel bulunan hallerde yemin yazılı olarak verilebilir ve metni dosyaya konulur. Ancak bu hale ilişkin gerekçenin kararda gösterilmesi zorunludur.

CMK’ya göre bilirkişiye, inceleme ve seyahat gideri ile çalışmasıyla orantılı bir ücret ödenmesi gerekmektedir.

Bilirkişinin uzman kişi olması gerekir. Bu nedenle, bilirkişi seçimi üzerinde mahkemenin çok titiz davranması gerekir. Uzman olmayan kişilerin bilirkişi olarak atanması, bilirkişilik müessesesinden umulan yaran vermeyeceği gibi, yetersiz bilirkişi raporu tarafları ve mahkemeyi tatmin etmeyeceğinden, yeniden bilirkişiye başvurma zorunluluğunu doğuracağından, adaletin pahalı olması ve işin uzaması sakıncalarını da beraberinde getirir.

Bilirkişiliği kabul yükümlülüğü

CMK’nun 65’inci maddesi uyarınca aşağıda belirtilen kişi veya kurumlar, bilirkişilik görevini kabul etmekle yükümlüdürler:

a) Resmi bilirkişilikle görevlendirilmiş olanlar ve 64’üncü maddede belirtilen listelerde yer almış bulunanlar.

b) İncelemenin yapılması için bilinmesi gerekli fen ve sanatları meslek edinenler.

c) İncelemenin yapılması için gerekli mesleği yapmaya resmen yetkili olanlar.

Bilirkişi atanması ve incelemelerin yürütülmesi

Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda, cevaplandırılması uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, işin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre, bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir.

Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri verir. Bu bilirkişi, 64’üncü maddede öngörülen listelerden çıkarılabileceği gibi; gecikme dolayısıyla uğranılmış zararları ödemesine de karar verilebilir.

Bilirkişi, görevini, kendisini atamış olan merci ile ilişki içinde yerine getirir, gerektiğinde bu mercie incelemelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verir, yararlı görülecek tedbirlerin alınmasını isteyebilir.

Bilirkişi, görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için şüpheli veya sanık dışındaki kimselerin de bilgilerine başvurabilir. Bilirkişi, uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteyecek olursa; hakim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kişilerle bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir bölümü olarak dosyaya konulur.

İlgililer de merciinden, incelemeler yapılırken bilirkişiye teknik nitelikte bilgiler verebilecek olan ve ismen belirleyecekleri kişileri dinlemeleri veya bazı araştırmaların yapılması hususlarında karar verilmesini isteyebilir.

Gerekli olması halinde, bilirkişi, mağdur, şüpheli veya sanığa mahkeme başkanı, hakim veya Cumhuriyet savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme başkanı, hakim veya Cumhuriyet savcısı, bilirkişinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir. Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkişi, görevini yerine getirirken zorunlu saydığı soruları, hakim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur, şüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir.

Bilirkişiye inceleyeceği şeyler mühür altında verilmeden önce bunların listesi ve sayımı yapılır. Bu hususlar bir tutanakla belirlenir. Bilirkişi, mühürlerin açılmasını ve yeniden konulmasını yine tutanakla belirtmek ve bir liste düzenlemekle yükümlüdür.

Bilirkişi raporu, uzman mütalaası

İncelemeleri sona erdiğinde bilirkişi yaptığı işlemleri ve vardığı sonuçları açıklayan bir raporu, kendisinden istenen incelemeleri yaptığını ayrıca belirterek, imzalayıp ilgili mercie verir veya gönderir. Mühür altındaki şeyler de ilgili mercie verilir veya gönderilir ve bu husus bir tutanağa bağlanır.

Birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa, bu durumu gerekçeleri ile birlikte rapora yazarlar.

Bilirkişi raporunda, hakim tarafından yapılması gereken hukuki değerlendirmelerde bulunulamaz.

Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor örnekleri, duruşma sırasında Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanuni temsilciye doğrudan verilebileceği gibi; kendilerine iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir.

Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanuni temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir.

Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanuni temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.

Duruşmada bilirkişinin açıklaması

Mahkeme, her zaman bilirkişinin duruşmada dinlenmesine karar verebileceği gibi, ilgililerden birinin istemesi halinde de açıklamalarda bulunmak üzere duruşmaya çağırabilir. Yaptıkları açıklamalardan sonra mahkeme başkanı veya hakim, çekilmelerine izin vermedikçe, bilirkişiler duruşma salonunda kalırlar; ancak salona teker teker alınıp birbirinden ayrı olarak dinlenmeleri zorunlu değildir. Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiin veya kanuni temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.

Bilirkişinin reddi

Hakimin reddini gerektiren sebepler, bilirkişi hakkında da geçerlidir. 5271 sayılı Yasanın 22’nci maddesinde hakimin davaya bakamayacağı haller aşağıda belirtilmiştir.

a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,

b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,

c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,

d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlat edinme bağlantısı varsa,

e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa,

f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa,

g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adli kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,

h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,

Hakimlik görevi yapılamaz.

Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanuni temsilci, ret hakkını kullanabilirler. Hakim veya mahkeme tarafından atanan bilirkişinin adı ve soyadı, engel sebepler olmadıkça ret hakkına sahip olanlara bildirilir.

Ret istemini davayı görmekte olan hakim veya mahkeme inceler. Soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısınca kabul edilmeyen ret istemi sulh ceza hakimince incelenir. Reddi isteyen kişi, bunun nedenini, dayandığı olguları göstererek açıklamakla yükümlüdür.

Bilirkişilikten çekinme, bilirkişi olarak dinlenemeyenler

Tanıklıktan çekinmeyi gerektirecek sebepler bilirkişiler hakkında da geçerlidir. Bilirkişi, geçerli diğer sebeplerle de görüş bildirmekten çekinebilir. CMK’nun 45’inci maddesine göre aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:

a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.

b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.

c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.

d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.

e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlatlık bağı bulunanlar.

Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanuni temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.

Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.

Ayrıca anılan Yasanın 46’ncı maddesine göre meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır:

a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler.

b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler.

c) Mali işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.

Yasanın 46’ncı maddesinin (a) bendinde belirtilenler dışında kalan kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde tanıklıktan çekinemez.

Görevini yapmayan bilirkişi hakkındaki işlem

Yasanın 71’inci maddesine göre usulünce çağrıldığı halde gelmeyen veya gelip de yeminden, oy ve görüş bildirmekten çekinen bilirkişiler hakkında 60’ıncı maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bilindiği üzere CMK’nun 60/1’inci madde “Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her halde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhal serbest bırakılır.”

Sahte para ve değerler üzerinde yapılacak incelemeler

Para ve Devlet tarafından çıkarılan tahvil ve Hazine bonosu gibi değerler üzerinde işlenen sahtecilik suçlarında, elkonulan para ve değerlerin hepsi, bunların asıllarını tedavüle çıkaran kurumların merkez veya taşra birimlerine incelettirilir.

Yabancı devletlerin paraları ve değerleri hakkında da, yetkili Türk makamlarının görüşlerinin alınmasına karar verilir.

Uygulamalar

Bilirkişi kurumu açısından getirilen en önemli değişiklik bilirkişilerin seçimi konusundadır. CMK’nun 64. maddesine göre; her yıl il adli yargı adalet komisyonlarınca gerçek ve tüzel kişilerden oluşan bir bilirkişi listesi hazırlanacak ve bilirkişiler bu listeden seçilecektir. Ancak gerekçe gösterilmek şartıyla bilirkişi bu listede belirtilenlerin dışından da seçilebilecektir. Listelere kaydedilen bilirkişiler il adli yargı adalet komisyonlarının önünde yemin edecek ve artık bu kişilere görev verilirken ayrıca yemin ettirilmesine gerek kalmayacaktır. Bir nevi “yeminli bilirkişilik” kurumu oluşturulmak istenmiştir. Eğer seçilen bilirkişi liste dışından bir kişi ise o takdirde eskiden olduğu gibi işe başlamadan önce kendisine yemin yaptırılacaktır. Bilirkişi listelerinin oluşturulması, listeye girme ve çıkarılmaya ilişkin düzenlemeler daha sonra çıkacak yönetmelikte düzenlenecektir.

Sonuç

Yazımızda ceza yargılamasında bilirkişi görevlendirilmesi ve bu görevlendirmeye ilişkin usul ve esaslar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Özellikle kaçakçılık davalarında ve evrakta sahtecilik, sahte mühür kullanımı gibi gümrükle ilişkili ceza davalarında kaçakçılık, gümrük, dış ticaret ve kambiyo mevzuatlarına hakim olan bilirkişilerin görevlendirilmesinin adil yargılamanın bir gereği olduğu düşünülmektedir. Gümrük denetim elemanlarının bu konulardaki soruşturmalarda mevzuat bilgilerinin ve deneyimlerinin üst seviyede olduğu da göz ardı edilmemelidir.

Bilirkişilik kurumu yargılama sistemimizde önemli sorunlardan birisidir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu sorunların giderilmesi amacıyla bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin uygulanması ile birlikte eskisinden daha iyi işleyen bir bilirkişilik sisteminin oluşturulduğu kanısındayız.

Ceza yargılamasının temel amacı, gerçeğin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanmasıdır. Yargılamada hata olmaması içinde bilgisine başvurulan kişilerin gerçekten yargılama konusuna vakıf olması gerekmektedir. Yargılamanın tüm taraflarınca bilirkişi görevlendirilmesi ve bilirkişiye itiraz hususlarının iyi bilinmesi büyük önem taşımaktadır.

 

Similar Posts