Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157. maddesinde kabul edilmiş olan soruşturma evresinin gizliliği adaletin belli bir düzen içinde tecelli etmesi adına hem savunmaya hem de iddia makamına çok önemli kazanımlar sağlamaktadır. Şüphelinin masumiyet karinesi altında çeşitli ithamlar altında bırakılmaması ve soruşturma devam ederken kamunun eksik bilgilerle bir kanıya ulaşmaması bu yolla sağlanır. Ki- şinin Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan masumiyet karinesinden doğrudan faydalanması soruşturmanın gizliliği sayesinde sağlanır. Soruşturma işlemlerinin sonuçları kamudan saklı devam etmesi iddia makamına da kendi görevi doğrultusunda önemli bir hareket alanı kazandırılmaktadır. Soruşturma iki yönlü bir araştırmayı gerektirmektedir. Bunlar suçu işlediği düşünülen kişilerin saptanması ile bu kişilerin fiillerine ilişkin delillerin ortaya çıkarılmasıdır. İddia makamı olarak Cumhuriyet Savcısı, soruşturmanın amacına ulaşması için bu gizliliğe ihtiyaç duymaktadır. Savunma makamını karşısına alan Cumhuriyet Savcısının hazırlamaya devam ettiği dosyanın incelenmesini belirli koşullar altında engelleyebilmesi mümkündür. Buna karşın özellikle müdafinin ortada bulunan suç isnadından, iddia makamının yaptığı çeşitli işlemlerden ve bunların sonuçlarından haberdar olması da en doğal hakkıdır. Soruşturmanın gizliliği ile savunma hakkı bir anlamda karşı karşıya gelebilmektedir. Bu bağlamda yasakoyucu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinde, müdafinin savunma görevini gerektiği gibi icra edebilmesi açısından, “müdafinin dosyayı inceleme yetkisini” öngörmüş bulunmaktadır. Gerçekten de kural olarak soruşturmanın gizliliği esastır. Ancak savunma görevini yerine getirirken müdafinin şüpheli hakkındaki suçlamaya konu olan leh ve aleyhteki tüm delilleri bilmesi gerekmektedir. Soruşturma evresinde kovuşturma evresine nazaran sözlülük ve aleniyet ilkesi değil, yazılılık ve gizlilik ilkesi hakimdir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesi sonuçta savunma makamına bu yolda engelleri aşması ve soruşturmadaki rolünü oynaması için en efektif imkanı tanımaktadır. Aslında CMK 157’den ortaya çıkan prensiplere karşı CMK 153 müdafinin soruşturma safhasında en önemli savunma kaynağını oluşturmaktadır. CMK 153 ise kendi içinde bu savunma kaynağına kısıtlamalar öngörmektedir. “Soruşturmanın amacının tehlikeye düşmesi” ihtimaline karşı iddia makamının talebi üzerine sulh ceza hakiminin verece- ği karar ile müdafinin dosyayı inceleme yetkisi kısıtlanabilmektedir. Bu noktada CMK 157 ile CMK 153’ü karşılıklı olarak incelediğimizde ortaya çıkan iki ibareden bahsetmek gerekecektir. Birincisi CMK 157’de yer alan “savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla” gizlilik ibaresi, ikincisi ise CMK 153’te yer alan “soruşturmanın amacının tehlikeye düşmesine” karşılık kısıtlama ibaresidir. Buradaki iki soyut kavramın nasıl değerlendirileceği bizi araştırmamızın konusuna getirmektedir. Soruşturmanın gizliliği ve müdafinin dosyayı inceleme yetkisi konusunda bu iki sınır ne zaman geçilmektedir? Ya da daha doğru bir deyişle savunma hakkı, soruşturmanın gizliliği ve akıbeti uğruna hangi durumlarda feda edilebilmektedir? Hem Türk yargı sistemi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları paralelinde yapılacak inceleme sonucunda bu sorulara çok daha sağlıklı cevap verebilmemiz mümkün olacaktır. Dolayısıyla önce iddia makamı açısından, sonra savunma makamı açısından hassas noktalara değinilecek, Türk Mahkemeleri’nin ve Strasbourg Mahkemesi’nin uygulamalarına bakılacak ve buralardan elde edilecek sonuçlar doğrultusunda da mü- dafinin dosyayı inceleme yetkisinin sınırları net bir şekilde belirlenmiş olacaktır.
I) SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ
A) İddia Makamı Açısından Soruşturmanın Gizliliği
Soruşturma süresince somut olaydaki maddi gerçeğe ulaşmak isteyen Cumhuriyet Savcısı bu kapsamda çeşitli yollara başvurmaktadır. Teknik araçlarla izleme, gizli soruşturmacı atama ya da iletişimin dinlenmesi gibi tedbirler söz konusu iken şüphelinin bu tedbirlerden haberdar olması soruşturmanın sonuçsuz kalmasına yol açabilecektir1 . Soruşturmanın gizli yürütülmesinden dolayı bu tedbirlerin müdafi veya şüpheli tarafından öğrenilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir. Aksi halde delillerin karartılması ya da başka şüphelilerin bilgilendirilmesi üzerine farklı ifadeler vermeleri maddi gerçeğin ortaya çıkmasına engel teşkil edecektir. Dolayısıyla soruşturma süresince savcılık makamının yaptığı birçok işlem müdafinin dosyayı inceleme yetkisi aracılığıyla dahi öğrenilememektedir. Bu bağlamda soruşturma safhasını savcının yegane silahı olarak gören görüş2 iddia kurumunun savunma hakları kapsamında zayıflatılmaması gerektiğini düşünmektedir. Aslında bu bakış açısı toplumun adalet beklentisinin karşılanamayacağı çekincesinden yola çıkmaktadır. Gizliliğin belirli işlemlerde devam etmesi ve savunma hakkının tam serbest bırakılmamasının nedeni “adaletin suçlular karşısında zayıf ve silahsız kalması” korkusu olarak da açıklanmaktadır3 . Ancak hatırlatmak gerekir ki, CMK md. 157’de belirtilen gizlilik salt iddia makamının silahı olan bir soruşturma evresini öngörmemektedir. Madde hükmünde açıkça “savunma hakkına zarar vermemek” ibaresi yer almaktadır. Soruşturmanın gizliliği açısından iddia makamının her işlem açısından mutlak bir gizlilik kararı aldırma hakkı da bulunmamaktadır. Hatta dosya üzerinde gizlilik kararını sulh hakiminden talep edecek iddia makamının talebinde “soruşturmanın amacının neden tehlikede olduğunu” belirtmesi gerekmektedir. Bunun üzerine ancak savunma hakkının zedelenmeyeceğine hüküm getiren sulh ceza hakiminin kararı dosya üzerinde gizlilik sağlayabilmektedir. Uygulamada ise hakimlerin “savcı istedi” ya da “ayıp olmasın” gibi nedenlerle dosyalarda kısıtlama kararı verebildiği gözlemlenmektedir4 . Bu ilişkinin temelini ve detaylı değerlendirmeyi zaten ayrı bir başlık altında yapacağız. O yüzden iddia makamıyla ilgili son bir de- ğerlendirme yaparak konuyu bir de savunma makamı açısından de- ğerlendirmeye devam edeceğiz. Sonuçta, soruşturmanın gizliliği gerçekten de iddia makamının en önemli silahıdır. Örneğin organize suçlarda amacın tehlikeye düşece- ğini sezen bir Cumhuriyet Savcısının ivedilikle gizlilik kararı aldırmasında yarar vardır5 . Ancak bu talebin her somut olay açısından iddia makamı tarafından suiistimal edilmesi de kabul edilemez. Dolayısıyla otomatikleşen bir yargı mekanizması içinde iddia makamının, talebini doğrudan onaylayacak sulh ceza hakimine göndermeden önce belirli koşullara uyması gerekmektedir. Zaten soruşturmada bütün aktif yetkiler kendisinde toplanan Cumhuriyet Savcısının savunma hakkı ile soruşturmanın amacını dengelemesi nihayetinde soruşturmanın gizliliği kavramına çok daha önemli vasıflar yükleyecektir.
B) Savunma Makamı Açısından Soruşturmanın Gizliliği
1) Genel Olarak Soruşturmanın evresinin gizli ilerlemesi savunma süjeleri açısından en başta önemli kazanımlar sağlamıyor gibi gözükebilir. Ancak hem şüpheli hem de müdafi bu kurumdan dolayı farklı açılardan önemli yararlar sağlamaktadır. Tabidir ki, bir soruşturmanın amacı doğrultusunda suç isnat edilen şüpheli hakkında delil toplanması ve gerektiğinde onun hakkında işlemler yapılması gerekmektedir. Uygulamada kişi hakkında hem lehte hem de aleyhte delil toplanması görevi savcılık makamına verilmiş olsa dahi, genelde kişinin aleyhinde toplanan delillerin soruş- turma babında dosyalarda yer aldığını söylemek mümkün. Sonuçta soruşturma safhasının doğası gereği kişinin aleyhine bir süreç olacağı da açıktır. Ancak bu süreç sırasında kovuşturma safhasına nazaran çoğu işlem gizlilik esasına tabi tutulmaktadır. Bu gizlilik sayesinde maddi gerçeğe ulaşmanın yanı sıra şüphelinin masumiyet karinesi altında suçlu olarak ifşa edilmesinin de engellenmesi söz konusudur. Şüpheli hakkındaki iletişim kayıtlarının sonuçları ya da teknik takip fotoğrafları savcılık tarafından kamuyla paylaşıldığı takdirde, kişinin yok yere suçlu damgası yeme ihtimali ortaya çıkacaktır. İşte bu noktada soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesinin pratikte en önemli yansımasını oluşturmaktadır. Savunma hakkının en önemli erki olan müdafinin soruşturmanın gizliliği kurumu karşısındaki yeri konumuz açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Masumiyet karinesinden dolayı şüphelinin faydalandı- ğı hususlar doğal olarak onun vekilinin savunması açısından da kolaylık sağlamaktadır. Yine soruşturmanın gizli yürütülmesinden dolayı ortaya çıkacak bir maddi gerçeğin aslında masum bir müvekkilin lehinde hükümler doğuracağını söylemek de mümkün. Ancak yukarıda da bahsettiğimiz üzere bu yargılama safhasının, doğası gereği savunma hakkının karşısında yer aldığı da bir gerçektir. Soruşturmanın amacının tehlikeye düşmesi sonucunda çoğu zaman dosyada yer alan şüpheliler bu durumdan fayda sağlamakta ve savunmasını açık vermeden yapabilme imkanına kavuşmaktadır. Bu adaletsizliğin mü- dafinin mesleki konumu gereği lehine hükümler doğuracağı da açıktır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, savunma makamının Türk yargı sisteminde nasıl algılandığını ileriki bölümlerde özel olarak inceleyeceğiz. Ancak bu bölümde sadece müdafinin soruşturmanın gizliliği noktasındaki konumu ve kanuni hakları incelenecektir. Soruşturmanın gizliliği karşısında dosyayı inceleme yetkisi müdafinin en temel savunma hakkını oluşturacaktır. Bu hakkın hem şüphelinin savunma hakkı hem de müdafinin mesleki durumu açısından çeşitli sonuçları bulunmaktadır. Dosyayı inceleme yetkisini savunma hakkı temelinde incelemeden önce müdafi açısından pek değinilmeyen mesleki bir sorundan bahsedilecektir. Soruşturma safhasının gereği olarak müdafi, savcının maddi gerçeğe ulaşma adına gizli tuttuğu işlemleri inceleyememektedir. Müdafi müvekkilinin hangi suç isnadına maruz kaldığını, hangi delillerle suçlandığını öğrenmek istemektedir. Dosyayı öğrenme isteği müdafi açısından mutlaka müvekkili temsil etme arzusundan ya da müvekkilin cezalandırılmasını engelleme düşüncesinden kaynaklanmamaktadır. Çoğu müdafi soruşturma safhasında olan bir şüphelinin savunmasını üstlenip üstlenmeyeceğine dosya üzerinden karar vermektedir. Soruşturmanın gizli yürütülmesi ve belirli delillerin, maddi olayların müdafiden gizlenmesi şüphelinin vekaletini alıp almama konusunda müdafiyi çaresiz bırakmaktadır6 . Sonuç olarak, müdafinin soruşturmanın gizli yürütülmesinden dolayı mesleki bir problemle karşı karşıya kaldığı söylenebilir. CMK 153 kapsamında düzenlenen dosyayı inceleme yetkisi bir anlamda bu problemin çözümüne de ışık tutmaktadır. Ancak dosyayı inceleme yetkisi tabi ki mesleki problemlerin çözümünden çok daha önemli konuları temel almaktadır. Bunların en başında da “savunma hakkı” gelmektedir.