GİRİŞ

İstinaf; Osmanlıca kökenli bir sözcük olup, sözlük anlamıyla yeniden, baştan başlama demektir. İstinaf sözcüğünün İngiliz Dilinde karşılığı “appelation”; “istinaf mahkemesi”nin ise “appelation court” tur.
İstinaf; hukuk bakımından basit anlamıyla, ilk derece mahkemeleri ile Yargıtay Yüksek Mahkemesi arasında bir üst mahkemeye; daha da doğrusu bu mahkemenin gördüğü göreve verilen isimdir.
“İstinaf”ı hukuksal terim bazında ele aldığımızda, daha geniş bir açıklama mümkün olur: İstinaf, ikinci derece bir olağan kanun yoludur. Bu kanun yolunda, ilk derece mahkemelerinde verilen kararlar hem maddi, hem de hukuksal açıdan denetlenir. Maddi denetim, hükmün esasını oluşturan ve tartışmalı olan delillerin incelenmesidir. Hukuksal denetim ise; hükmün hukuka uygunluk bakımından incelenmesidir. O halde geniş bir denetim söz konusudur. İstinaf mahkemesi; ilk derece mahkemesinin verdiği kararı, istinaf sözcüğünün kelime anlamına yakışır şekilde baştan ele alarak, olay yargılaması yapar.

{İstinafın bir kanun yolu olarak görevi, amaçları, niteliği ve hukuk sistemimizde ve tarihi süreçte yeri, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuzda düzenlenmesi ve bu konuda mevcut olumlu ve olumsuz kanaatlere ileri bölümlerde yer verilecektir.}

TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE
İSTİNAF KANUN YOLU

HUKUK SİSTEMİMİZ ve TARİHSEL SÜREÇTE YERİ

İstinaf kanun yolu, tarihimizde ilk olarak 1864’te Nizamiye Mahkemeleri bakımından kabul edilmiştir. Bundan sonraki süreçte, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında istinafın, Asliye Mahkemeleri aracılığıyla uygulanması düşünülmüş ise de, özellikle batı hukukunu bilen hâkim sayısının pek az olması nedeniyle bu gerçekleştirilememiştir. 1864’te kurulmuş olan mahkemeler ise, 1924’te kaldırılmıştır.
1932 yılında İstinaf Mahkemelerinin tekrar kurulması yönünde geniş bir tasarı hazırlandı. Bu tasarıyı sırayla 1952, 1975, 1977, 1993 ve 2002 tasarıları izledi.
[Ek bilgi olarak belirtilmelidir ki, 1993 tasarısında mevcut olan önemli bir eksiklik, talep sonucuna ilişkin bir bendin bulunmamasıydı.]
Son olarak ise istinaf; 2004.5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile sistemimize yeniden girdi.
Ayrıca belirtilmelidir ki; halen yürürlükte bulunan “Denizde Zapt ve Müsadere Kanunu” muzda istinaf düzenlenmiş bulunmaktadır. Farklı isimle düzenlenmiş olsa da, nitelik bakımından istinaf olan kanun yollarının kabul edildiği “Gümrük Kanunu” gibi kanunlarımızda da istinaf yer almaktadır.

NİTELİĞİ

Yeni Ceza Adalet Sistemimize Haziran 2005’te giren, ancak mahkemelerinin kurulması iki yıl sürecek olan istinaf, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuzla getirilen en önemli yeniliklerdendir. 1993 Tasarısı, bu kanun yoluna “üst mahkeme kanun yolu” demişti. 2002 Tasarısı ise aslına dönmüş ve isabetli olarak “istinaf” terimini kullanmıştır.
Yukarıda da belirtildiği gibi istinaf; ikinci derece olağan bir kanun yoludur: Kesin hükümden sonra değil, önce başvurulan bir yol olması nedeniyle olağandır. İlk derece mahkemesine göre bir üst mahkeme niteliği taşıması ve ilk derece mahkemesinin verdiği kararların maddi ve hukuki denetimini yapması nedeniyle de ikinci derecedir. Bu bakımlardan itiraz ile istinaf kanun yolu arasında bir yakınlık bulunmaktadır. Ancak istinaf, mahkemelerin son kararlarına karşı başvurulan bir kanun yoludur. Bu bakımdan da istinaf kanun yolu ile temyiz kanun yolu arasında bir yakınlık vardır. Ancak temyiz yolunda sadece hukuksal uygunluk bakımından inceleme yapılırken, istinaf yolunda maddi denetim de yapılmaktadır.1

Bu kurum ile ceza yargılaması 3 aşamalı bir hal almaktadır.

AMACI
İstinafın olağan kanun yollarından olması nedeniyle, konuya genel olarak kanun yollarının amaçları ile giriş yapmak daha uygun olacaktır.

Mukayeseli Hukuka bakıldığında; bir görüşe göre, kanun yollarının amacı, kişisel hakların optimal derecede korunması, maddi gerçeğe olabildiğince yakın bir hüküm elde edilmesidir. Başka bir görüşe göre ise; hakkında kanun yoluna başvurulan kararın içinde bulunan doğru olduğuna dair teminatı bertaraf etmektir. Bu konuda başka görüşler de bulunmaktadır.
Sonuç olarak; kanun yollarının amacının ne olduğu konusunda ne Mukayeseli Hukukta, ne de doktrinimizde görüş birliği sağlanamamakla birlikte, genel olarak daha elverişli bir sonuç alma ve bunun yanında karar ahengini de olanaklar ölçüsünde sağlama amacı bulunduğunu söyleyebiliriz.
İstinaf kanun yolunu ülkemiz bazında ve müstakil olarak ele aldığımızda ise ortaya başka noktalar da çıkmaktadır. Bilindiği üzere; ülkemizde adalet mekanizmasının işleyişinde aksaklıklar bulunduğu, yargılama süresinin bazı nedenlerle uzadığı, Yargıtay’ın iş yükünün fazla olduğu, bilhassa ceza davalarında maddi gerçeğe ulaşabilme oranının düşük olduğu, tüm bu nedenlerle kamu nazarında adalete olan güvenin sarsılmış olduğu konularında görüş birliği, hiç olmazsa ‘görüş çokluğu’ mevcuttur. Bu şartlar altında yargılama hizmetini iyileştirme çabaları kaçınılmaz olmaktadır. Bu ahval, istinaf kurumunun hukuk sistemimize alınmasını gerekli kılmıştır. Dolayısıyla ve özetle denilebilir ki; istinaf, adalet sistemimizdeki bu sorunları aşabilmenin bir yolu olarak görülmüş ve istinaf ile bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
TEMYİZ KANUN YOLUNDAN FARKI

Temyiz yolunda milli karar ahenginin sağlanması amaçlanır. Bu bakımdan temyiz, istinafa nazaran daha geniş etki alanına sahip bir kanun yoludur. Fakat temyiz yolunda yalnızca hukuksal denetim, istinafta ise bunun yanı sıra maddi denetim de söz konusudur. Tabii, tüm bu kıyaslamaların yanında, uygulamada kimi zaman göze çarpan ve teoriden ayrılan bir durum vardır ki, bunu da burada eklemek gerekir: Mukayeseli Hukukta üst mahkemenin, yetkisini içtihat yoluyla aştığı tespit edilmektedir.
Ayrıca temyiz ve istinaf kanun yolları arasında bir fark da; sanığın istinaf başvuru dilekçesinde nedenlerin gösterilmemiş olması inceleme yapılmasına engel olmazken, temyiz dilekçesinde temyiz nedenlerinin gösterilmesi mecburidir.

İŞLEYİŞİ
İstinaf davasının açılması aşamasında kanun yolu hakkındaki genel hükümler uygulanır. İstinaf istemi ve süresi, istinaf dilekçesinin etkisi, istinaf isteminin hükmü veren mahkeme tarafından reddi, istinaf konusundaki öninceleme, bölge adliye mahkemelerinin inceleme ve kovuşturması, duruşma hazırlığı, duruşmanın yapılması ve reformatio in peius yasağı konusunda temyiz kanun yolu ile paralellik gösteren hükümler bulunmaktadır. İstinaf Mahkemesinin iki yönlü denetim yapması nedeniyle de, özellikle istinaf duruşmasının, istisnalar dışında, ilk derece mahkemesi duruşmasına benzediği de söylenebilir.
Maddi meselenin incelenmesi, esas mahkemesinin hüküm verirken kullandığı delillerle yeniden temasa geçilmesi demektir. İstinaf Mahkemesi, ilk hükmü yok sayıp her şeyi yeniden yapacak olursa, “klasik istinaf” denilen model söz konusu olur. Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuzda ise bu model değil, modern hukuk sistemlerinin kabul ettiği ve sadece tartışmalı olan delillerin yeniden incelenmesi yöntemi benimsenmiştir.
İlk derece yargılamanın taraflarına istinaf başvuruları bildirilip, beyanda bulunmaları sağlandıktan sonra, dosya bölge adliye mahkemesi savcılığına gönderilir.

Kanunumuzda istinafın işleyişine yönelik şöyle bir sistem kurulmuştur:

* İlk derece yargılamanın taraflarına istinaf başvuruları bildirilip, beyanda bulunmaları sağlandıktan sonra dosya, bölge mahkemesi savcılığına gönderilir.
* Burası, bu konuda bir tebliğname hazırlar ve bunu taraflara bildirir ve bölge mahkemesine gönderir.
* İstinaf yargılaması, Bölge Adliye Mahkemelerinde yapılır.
* İstinaf duruşması yazılı da olabilir, duruşma da yapılabilir.
* İstinaf davasında taraflar rol değiştirebilir.
* İstinaf Mahkemesi önce dosyayı, sonra Cumhuriyet savcısının hazırladığı tebliğnameyi ve dosyayla birlikte sunulan delilleri inceleyerek üç şekilde karar verebilir:
> İlk derece mahkemesi kararını usul ve esas bakımından uygun, delilleri tam ve sübut bakımından değerlendirmeyi de yerinde bulursa, istinaf başvurusunu esastan reddeder.

> İlk derece mahkemesinin kararında mutlak temyiz nedenlerinden birini tespit ederse, hükmü bozar. Bozma istisnadır. Ayrıca ilk derece mahkemesinin bozma kararına karşı direnme hakkı yoktur, genel hükümlere göre işlem yapar.

> İstinaf davasının yerinde olduğunu tespit ederse, esas mahkemenin kararını bozarak duruşma hazırlıklarına başlar. (iptal kararı ve ıslah)

Ayrıca belirtilmelidir ki; kural olarak, toplu hâkim esasına göre işleyen mahkemelerden verilen kararlara karşı istinaf yolu kapalıdır.

 

Similar Posts