KASTEN YARALAMA

Bu suçun basit şekli, TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrasında, ağırlaştırılmış biçimleri aynı maddenin üçüncü fıkrasında ve 87. maddede, buna karşılık hafifletilmiş biçimleri ise86. maddenin ikinci fıkrasında ve 88. maddede düzenlenmiştir.
A. Yaralama (müessir fiil) suçunun hukuki konusu, vücut bütünlüğü, daha doğru bir ifadeyle kişisel bütünlüktür. Bundan maksat, sadece vücut ve ruh sağlığı değil, aynı zamanda hayat varlığının dışında kalan ve insanın maddi varlığında yer alan diğer her türlü varlığın (örneğin güzelliğin) bütünlüğüdür. Ceza hukuku insanın, bedenî ve ruhî varlığı üzerindeki hakkını değil, onun vücut ve ruh bütünlüğünü, yani bizzat insanı korur.
B.Yaralama suçunun maddi konusu insandır. İnsan kavramından ne anlamak gerektiği konusunda insan öldürme suçunun maddi konusu ile ilgili olarak söylenenler burada da geçerlidir.
C. Yaralama suçunun maddi unsuru, fizik veya psişik mahiyetteki hareketlerle bir kimsenin vücuduna acı vermek veya bir kimsenin sağlığının yahut algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmaktan ibarettir. İnsanın fizik veya fzyo psişik bütünlüğünde yukarıda sözü edilen zararlara neden olmada en çok kullanılan araç cebirdir. Bu maddi veya manevi nitelikte olabilir. Tamamen moral nitelikteki bir araç, insanın vücudunda, sağlığında ve algılama yeteneğinde yukarıda belirtilen zararlara neden olmadığında, yaralama olarak cezalandırılamaz. Bununla beraber, yaralama suçunun işlenmesinde kullanılan aracın mutlaka cebir olması da gerekmez. Örneğin taşıdığı zührevi hastalığı, rızaya dayalı cinsel ilişki ile ve kasıtlı olarak başkasına bulaştıran veya gebeliğin sağlığı için ağır bir tehlike oluşturacağını bildiği bir kişiyi rızaya dayanan cinsel ilişki ile ve kasıtlı olarak gebe bırakan kimsenin fiilinde olduğu gibi. Kanun, hangi hareketlerin yaralama suçunun maddi unsurunu oluşturacağına ilişkin sınırlayıcı bir hüküm içermemesine karşılık, yaralama suçundan söz edilebilmesi için hangi sonuçların ortaya çıkması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre bir fiilin yaralama sayılması için kanunda öngörülen sonuçların meydana gelmesi gerekmektedir. Bu sonuçlar üç türlüdür: Vücuda acı verme, sağlığı bozma ve algılama yeteneğinin bozulması. Vücuda acı verme, her türlü maddi acıyı ifade eder. Bu acı çok hafif dahi olabilir. Acının devamlı olması şart değildir. Bir kimseyi itmek dahi yaralamadır. Sağlığı bozma, kişinin fizyolojik yapısının işleyişinde meydana getirilen her türlü düzensizliktir. Gerçek anlamda hastalık gibi, süresi ne olursa olsun pasif süjenin organizmasının normal çalışmasında meydana getirilen diğer bozukluklar da sağlığı bozma sayılır. Örneğin kısa bir süre için dahi olsa şiddetli kalp atışı gibi. Sağlığı bozma sağlam bir organizmada neden olunan patolojik bir bozukluktan ibaret olabileceği gibi, esasen hasta olan bir organizmada hastalığın artmasından da ibaret olabilir. Algılama yeteneğinin bozulması, bu yeteneğin fizyolojisinde meydana gelen her türlü zararlı değişikliği ifade eder. Bu itibarla bozulma psişik faaliyetin sadece donuklaşmasını veya düzensizliğini değil, aynı zamanda bu faaliyetin geçici veya devamlı şekilde zayıflamasını, tahribini veya durmasını da ifade eder. Örneğin bayılma sıhhatin ihlali sayılmasa bile algılama yeteneğinin bozulması olarak kabul edilmelidir. Algılama yeteneğinde bozulma, tam veya tam olmayan akıl hastalığı ile aynı şey değildir. Bu iki hal hastalıktır. Oysa algılama yeteneğinin bozulması tıbben akıl hastalığı sayılamayacak şekilde de ortaya çıkabilir. Bozulmanın hastalık veya maluliyet derecesine varması durumunda yaralama suçunun ağırlaştırılmış şekli söz konusu olur. Failin davranışı, yukarıda belirtilen sonuçlardan birini meydana getirmelidir. Bu itibarla failin davranışı ile mağdurun uğradığı zarar arasında nedensellik bağının bulunması gerekir. Böyle bir bağın varlığı için zararlı sonucun tamamen ve sadece failin davranışından ileri gelmesi gerekmez. Failin fiili gerçekleştirmede kullanacağı vasıtaların hukuken hiç bir önem taşımaması nedeniyle mağdur, fail tarafından, kendisine zarar vermek zorunda bırakılmış olabilir. Örneğin bıçak ile yaralamak için üzerine yürüyen failden kaçarken düşüp kolunu kıran yahut bıçağın ağzını eli ile tutan mağdurun durumunda olduğu gibi. Bütün bu hallerde yaralamanın asıl nedeni daima failin hareketidir.
D. Kasten yaralama suçunun varlığı için genel kast yeterlidir. Özel kast aranmaz. Bir başka deyişle davranışın iradî olması ve kanunda öngörülen sonuçların istenmesi yeterlidir. Fail, davranışının mağdurun kişisel bütünlüğüne zarar verebileceğini öngördüğünde ve buna neden olmayı göze aldığında da kast söz konusudur. Çoğu defa kasten yaralama suçunu oluşturan hareket ile kasten insan öldürme suçunu oluşturan hareket aynıdır. Hareket insan öldürme kastiyle yapılmışsa, fail tamamlanmış yaralama suçundan değil, insan öldürme suçuna teşebbüsten sorumlu olur. Ancak failin yaralama kastiyle hareket etmiş olmasına rağmen, güttüğü amaç ve saik nedeniyle suçun niteliği değişebilir. Örneğin kötü muamele (TCK. m.232) durumunda olduğu gibi.
E. Yaralama suçu sonuçlu bir suçtur. Kanunda öngörülen sonuçların meydana geldiği anda tamamlanır. Bu suç teşebbüsün
 mümkün olduğunda kuşku yoktur. Yeter ki teşebbüsün şartları gerçekleşmiş olsun. Ancak teşebbüs halinde kalmış olan yaralamaya verilecek ceza ve bu suçun kovuşturulması konusunda bazı tereddütler vardır. Nitekim yaralama teşebbüs halinde kaldığında, bunun ağırlaştırılmış şekline mi, hafifletilmiş şekline mi yoksa suçun basit şekline mi yönelik olduğunu belirlemek her zaman kolay değildir.
F. Bütün suçlarda olduğu gibi yaralama suçunun cezalandırılabilmesi için de, söz konusu suçu hükme bağlayan normda tanımlanan fiilin hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı halinde yaralamanın cezalandırılması söz konusu olamaz. Karşılıklı yaralamada her suçlu kendi fiilinden dolayı cezalandırılır. Karşılıklı suçlarda cezalarda mahsup işleminin uygulanması sadece hakaret suçunda kabul edilmiştir (TCK.m.129, f.3).Yaralama suçunun mağdurunun, kasten yaralama suçuna tepki olarak yaralamada bulunana karşı işlediği hakaret suçu cezalandırılmaz (TCK. m.129, f.2).
G. Kasten yaralama suçu ile ilgili olarak öngörülen ağırlaştırıcı nedenleri mahiyetlerine göre çeşitli gruplarda toplamak mümkündür.
I. Failin mağdurla olan ilişkisinden kaynaklanan ağırlaştırıcı nedenler Kanun, kasten yaralama fiilinin “üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı” işlenmiş olmasını ağırlaştırıcı neden kabul etmiştir (TCK. m.86, f.3, b.a).Bu kavramlar daha önce kasten insan öldürme suçu ile ilgili olarak değerlendirilmiştir.
II. Mağdurun durumundan ve görevinden kaynaklanan ağırlaştırıcı nedenler
a. Kasten yaralama suçunun, “beden ve ruh sağlığı bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye” karşı işlenmiş olması (TCK. m.86, f.3, b.b).Belirtmek gerekir ki, kasten insan öldürme suçunun bu kişilere karşı işlenmesi ile ilgili açıklamalar burada da aynen geçerlidir.
b. Kasten yaralama fiilinin “kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle” işlenmiş olması (TCK. m.86, f.3, b.c).Kasten insan öldürme suçunun bu nedenle işlenmiş olmasına ilişkin olarak daha önce yapılan açıklamalar burada da aynen geçerlidir.     
 III. Fiilen işlenen  tarzından veya kullanılan vasıtadan kaynaklanan ağırlaştırıcı nedenler.
a.  Kasten yaralama suçunun “kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle” işlenmiş olması (TCK. m.86, f.3, b.d).Bu ağırlaştırıcı nedenin varlığı için kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip olan kamu görevlisi olması gerekmez. Ancak zor kullanma yetkisine sahip olan kamu görevlisi, görevini yerine getirdiği sırada, kişilere karşı gerekli olanın ötesinde kuvvet kullanacak olursa, TCK’nın 256. maddesine göre kasten yaralama suçu ile ilgili hükümlere göre cezalandırılır. Burada önemli olan kamu görevlisinin, kasten yaralama suçunu, sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle işlemiş olmasıdır.
b. Kasten yaralama suçunun “silahla” işlenmiş olması (TCK. m.86, f.3, b.e).Silah deyiminden ne anlaşılacağı 6. maddenin 1. fıkrasının (f) bendinde beş grup halinde belirtilmiştir. Şu halde kasten yaralama suçunun bu hükümde belirlenen silahlarla işlenmiş olması halinde ceza artırılacaktır.
IV. Sonuçtan kaynaklanan ağırlaştırıcı nedenler (TCK. m.87)Bu tür ağırlaştırıcı nedenler yönünden kasten yaralamanın sonucunun ağırlığı esas alınmaktadır. Bu hallerde Kanun, failin davranışının maddede öngörülen sonuçlara neden olmasını aramaktadır. Bu sonuçlara bağlı ağırlaştırıcı nedenler yönünden kast aranmaz. Ancak sadece maddi nedensellik bağının varlığı da yeterli değildir. Failin bu sonuçlar yönünden en azından taksirli olması gerekir (bak. TCK. m.23).Sonuçtan kaynaklanan ağırlaştırıcı nedenler şunlardır:
a. “Duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması ” (TCK. m.87,f.1, b.a).Duyulardan maksat beş duyudur. Organlardan maksat ise, vücutta belirli bir görev yapan veya hareket sağlayan bölümlerdir. İşlevin sürekli zayıflaması duyulardan veya organlardan birinin görevini gereği gibi yapamayacak duruma gelmesin ifade eder. Zayıflamanın sürekli olması gerekir. Bununla kastedilen tedavinin imkânsız olması değildir; uzun ve güç bir tedaviyi gerektiren zayıflama da sürekli sayılır. Kasıtlı yaralama sonucunda vücut içi organlardan sadece birinin işlevini tamamen yitirmesi halinde, diğer organ işlevini yerine getirmeye devam etse bile, organın işlevinin zayıflaması durumu değil, işlevin yitirilmesi söz konusu olacaktır. (TCK. m.87, f.2,b.b).
b. “Duyulardan veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi” (TCK. m.87, f.2, b.b).Kasten yaralama fiili mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin tamamen yitirilmesi sonucunu doğurmuşsa ceza daha fazla artırılır. Bu ağırlaştırıcı neden, duyulardan veya organlardan birinin işlevini hiç yerine getirmeyecek hale gelmesini ifade eder. Vücut içi organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi,buna karşılık diğerinin işlevini yerine getirmeye devam etmesi halinde organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması değil, işlevini yitirmesi söz konusu olur ve ceza 87.maddenin 2. fıkrasına göre artırılır.
c. “Konuşmada sürekli zorluk” (TCK. m.87, f.1, b.b).Kasten yaralama mağdurun konuşmakta sürekli güçlük çekmesi sonucunu doğurmuş ise, ağırlaştırıcı neden uygulanır. Ancak mağdur yaralama fiilinden önce de konuşmakta zorluk çekiyor idiyse, fiil ile bu zorluk arasında nedensellik bağının varlığı kabul edilemez.
d. “Konuşma yeteneğinin kaybolması” (TCK. m.87, f.2, b.c).Kasten yaralama fiili, mağdurun konuşma yeteneğinin kaybı sonucunu doğurmuş ise faile daha ağır ceza verilir. Konuşma yeteneğinin kaybı devamlı olmalıdır. Sinir sisteminin bozulması sonucu geçici konuşamama buna dahil değildir. Konuşma yeteneğinin kaybı sebepleri önemli değildir. Bu durum, konuşma organlarının kaybından ileri gelebileceği gibi, beyindeki konuşma merkezinin tahrip edilmesinden de kaynaklanabilir.
e. “Yüzde sabit iz” (TCK. m.87, f.2, b.c).Kasten yaralama mağdurun yüzünde sabit ize neden olmuşsa ceza artırılır. Yüzün intizamına, yüz hatlarının ahengine, hattâ yüzün güzelliğine zarar verilmiş olması yüzde sabit iz sayılır. Ancak bunun, failin fiilinden ileri gelmiş olması ve “yüzün sürekli değişikliği” sayılacak dereceye varmamış bulunması gerekir. İz sabit olmalıdır. Zamanla kaybolacak eki mozlar sabit iz sayılmazlar. İz yüzde kalmış olması gerekir. Yüzden ne anlaşılacağı konusunda çeşitli görüşler vardır. Genellikle alnın üst kısmından çenenin alt kısmına ve bir kulaktan diğer kulağa kadar olan kısımlar yüz sayılır. Yüzdeki izin sakal, bıyık veya diğer yollarla saklanmasının mümkün olması, ağırlaştırıcı nedenin uygulanmasına engel değildir.
f. “Yüzde sürekli değişiklik” (TCK. m.87, f.2, b.d).Bu ağırlaştırıcı neden, cezanın bir önceki ağırlaştırıcı nedenden daha fazla artırılmasını gerektirir. Yüzün kasten yaralama fiilinden önceki görünümünün değişmesi bu ağırlaştırıcı nedeni oluşturur. Yüzde iz kalmış olup olmamasının önemi yoktur. Yüzün sürekli değişikliğine burnun bir kısmının, kulak kepçelerinin, çenenin veya dudağın tamamının veya önemli bir kısmının kopmuş olması örnek gösterilebilir.Yüzdeki değişikliğin cerrahi müdahale ile giderilebilir olması, bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanmasına engel değildir.
g.“Yaşamın tehlikeye sokulması” (TCK. m.87, f.1, b.d).Kasten yaralama, mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmuşsa failin cezası artırılır.Yaşamı tehlikeye sokma durumunun bir hastalıktan kaynaklanması şart değildir. Başka bir nedenden de ileri gelebilir. Belirtmek gerekir ki, kasten yaralamadan kaynaklanan ve mağdurun yaşamı için tehlike oluşturan hastalık veya tehlikenin uzun sürmesi gerekmez.
h.“İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa maruz kalma veya bitkisel hayata girme” (TCK. m.87, f.2, b.a).Kasten yaralamadan mağdurda ileri gelen hastalık iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalık ise veya yaralama fiili mağdurun bitkisel hayata girmesine neden olmuşsa ceza daha fazla artırılır. Hastalığın beden veya akıl hastalığı olması önemli değildir.
i.“Çocuğun vaktinden önce doğması” (TCK. m.87, f.1, b.e).Gebe bir kadına karşı işlenen yaralama, çocuğun zamanından önce doğmasına neden olursa ceza artırılır.Bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanabilmesi, failin mağdurun gebe olduğunu bilmesine bağlıdır.
j.“Çocuğun düşmesi” (TCK. m.87, f.2, b.e).Kasten yaralama fiili, gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğun düşmesi sonucunu doğurmuşsa ceza daha fazla artırılacaktır. Burada da failin, mağdurun gebe olduğunu bilmesi gerekir.
k.“Çocuk yapma yeteneğinin kaybolması” (TCK. m.87, f.2, b.c).Kasten yaralama fiili, mağdurun çocuk yapma yeteneğini kaybetmesi sonucunu doğurmuşsa ceza, çocuğun düşmesi durumunda olduğu gibi artırılır. Çocuk yapma yeteneğinin kaybı, var olan bir yeteneğin kaybı veya böyle bir yeteneğin kazanılmasını önlemek şeklinde olabilir. Mağdurun erkek veya kadın olması mümkündür.
l. “Vücutta kemik kırılması veya çıkığı” (TCK. m.87, f.3).Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, kırık veya çıkığın hayati fonksiyonlardaki etkisine göre ceza artırılır.
m. “Ölüm meydana gelmesi” (TCK. m.87, f.4).Kasten yaralama fiili mağdurun ölümüne neden olmuşsa ceza artırılır. Bunun için TCK’nın 23. maddesinde aranan şartın gerçekleşmiş olması, yani failin ölüm sonucu yönünden taksirli olması gerekir.
H.Kanun, kasten yaralama suçu ile ilgili olarak iki hafifletici neden öngörmüştür.
a. “Yaralama fiilinin etkisinin hafif olması” (TCK. m.86, f.2).Kanun, kasten yaralama fiilinin mağdur üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek derecede hafif olmasını cezayı hafifletici bir neden saymıştır.Bu durumda suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlanmıştır. Söz konusu hafifletici nedenin uygulanabilmesi için olayda 87. maddede öngörülen ağırlaştırıcı nedenlerin bulunmaması gerekir. Aksi halde 87. madde hükümleri uygulanır.
b. “Yaralamanın ihmalî davranışla işlenmiş olması” (TCK. m.88, f.1).Kanun, kasten insan öldürme suçunda olduğu gibi, kasten yaralama suçunun da ihmalî bir davranışla işlenmiş olması halinde yargıca cezayı indirme yetkisi tanımaktadır.Yargıç cezayı indirmek zorunda değildir. Çünkü maddede “indirilebilir” denilmektedir. Burada da kasten insan öldürme suçunun ihmalî davranışla işlenmiş olması durumunda aranan şartlar aranır (TCK. m.88, f.1).

 

Similar Posts