Olağanüstü hal 21/07/2016 tarihinde ilan edilmiş ve 2935 sayılı kanun da böylelikle yürürlüğe girmiştir. Bu gelişmeden sonra çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun soruşturma usulüne ek olarak bazı istisnalar getirilmiştir. Bunlardan en önemli üç tanesi;
1-) Gözaltı sürelerinin toplu işlenen suçlar bakımından azami otuz güne çıkarılması,
2-) Tutukluluk incelemesi yapan Sulh Ceza Hakimliği’nin üç gün olan inceleme ve kararı itiraz merciine gönderme süresinin on güne çıkması,
3-) Şüphelinin müdafii ile beş günlük süreyle görüşmesinin kısıtlanmasıdır.
Ohal süresince geçerli olan bu gözaltı süresi, kovuşturma aşamasında mahkemece çıkartılan yakalama emirleri üzerine uygulanmaz. Bunun yanında 667 sayılı KHK kapsamında otuz günlük süre öngörülse de, kolluğun belli aralıklarla Cumhuriyet Savcısı’ndan süre uzatma kararı almasının hukuki a.ıdan daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz. Tabii ki bu uzatma kararları somut ve makul gerekçelere dayanmalıdır.
Yine bu süreç içerisinde verilecek tutuklama kararları somut ve makul gerekçelere dayanmalıdır. Gerekli gerekçelendirmelerden uzak, basmakalıp ifadelerle verilen tutuklama kararları hukuki dayanaktan yoksun olacağından, AİHS,Anayasa ve CMK açısından sakat olacaktır. Sırf Ohal sürecinin devamı göz önüne alınarak bu şekilde uygulamalar gitmek ciddi mağduriyetlere ve hak ihlallerine sebep olacaktır.
Bunun yanında yine KHK ile getirilen önemli bir istisna ise, şüphelinin müdafii ile görüşmesinin savcı tarafından beş gün süreyle kısıtlanmasına ilişkin hükümdür. Bu kural titizlikle uygulanmalı ve beş günlük sürenin bitimiyle birlikte şüpheli derhal müdafiiyle görüştürülmelidir.
Tüm bu saydığımız istisnalar OHAL süresi içerisinde geçerli olup, uygulanırlarken de her türlü ihlalden uzak ve titiz bir biçimde uygulanmalıdırlar. Bu süreçte meydana gelebilecek hukuksuzluklara karşı başvuru yollarının açık olması bu anlamda önem arz etmektedir.