5235 sayılı kanunun 10. maddesinde yapılan değişikler sonucunda sulh ceza hakimliğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından, bu hakimliğe ilişkin yapılacak red talebinin bir başka sulh ceza hakimliği tarafından incelenemeyeceği, dolayısıyla da asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından inceleneceği ileri sürülebilir.
Bunun yanında bu red itirazının bir başka sulh ceza hakimi tarafından incelenmesi gerektiği de ileri sürülebilir. Bu görüşe göre ise sulh ceza mahkemelerinden bahseden kanunun ayrıca sulh ceza hakimliğinden bahsetmesine gerek kalmadığından eski hükümler şu anda da uygulama alanı bulacaktır.
Soruşturma aşamasında tutuklama ve tahliye konusunda asliye ceza mahkemesine ve hakimine ise yetki verilmemiştir. Asliye ceza mahkemesi, ancak kabul ettiği iddianamenin kovuşturmasını yürütürken tutuklama tedbiri ile ilgili kararlar verebilir. Bunun dışında asliye ceza mahkemesi, soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısına ve sulh ceza hakimliğine ait yargı görev ve yetkisine müdahale edemez. 5235 sayılı Kanunun değişik 10. maddesi ile CMK m.101/1, 103, 108/1 ve 268/3 incelendiğinde, yaptığımız tespitin tartışmaya açılmayacak derecede net hükümlere dayandığı anlaşılacaktır. Soruşturma aşamasında tutuklama ve tahliye kararlarını yalnızca sulh ceza hakimliği ve hakimi verebilir. Tutukluluğa itirazı ise, CMK m.268/3 uyarınca sadece bir başka sulh ceza hakimliği ve hakimi inceleyebilir.
Özetle;
1- Soruşturma aşamasında tutuklama ve buna itirazı incelemeye yetkili olan sadece sulh ceza hakimlikleridir. Asliye ceza mahkemesinin ve hakiminin, hatta HSYK tarafından geçici veya daimi yetkili kılınma hali hariç olmak üzere, o yer adalet komisyonu başkanının dahi nöbetçi hakim tayini suretiyle soruşturma aşamasında tutuklama veya adli kontrol veya başka hususlarda bir başka hakimi, yani sulh ceza hakimi olmayan (bu sıfatı taşımayan) hakimi sulh ceza hakim olarak görevlendirme yetkisi yoktur. Bu da tartışmasız bir kuraldır. Hakimler ve savcılar Kanunu ve Bölge adliye Mahkemeleri ile Diğer Mahkemelerin Kuruluşu Kanunu dahil, kural bu şekilde işlemelidir.
2- Sulh ceza hakimi de reddedilebilir, bu konuda boşluk olduğu iddia edilse, hatta kimisine göre de sulh ceza hakiminin reddedilemeyeceği söylense de, bu düşünce doğru değildir. Sulh ceza hakiminin reddi usulü ayrıca düzenlenmediğinden, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hakimin reddi ile ilgili öngördüğü prosedür tatbik edilecektir. Bunda kuşku olamaz, çünkü sübjektif tarafsızlık kadar objektif tarafsızlık da esastır ve hakimin tarafsızlığından şüpheye düşen şüpheli veya savcı, CMK m.24/2 uyarınca sulh ceza hakimini reddettiğinde, CMK m.25 ve devamı uygulanacaktır. Bu noktada reddi kimin inceleyeceği konusu tartışmaya açılsa da, bir başka sulh ceza hakiminin mi, yoksa CMK m.27’de gösterilen mercilerin mi inceleyeceği hususunda, yasal düzenleme yapılmadıkça genel usulün, yani CMK m.27’nin tatbik edilmesi gerektiği savunulabilir.